“Bütün fotoğraflar, unuttuklarımızı hatırlatmak için vardır.” Saptamasını yapan İngiliz yazar, sanat eleştirmeni John Berger, fotografik imgeyi diğer görsel imgelerle karşılaştırırken, diğerlerinin tersine fotoğrafın konusunu aktarmadığını, taklit etmediğini ya da yorumlamadığını, onun belgesi olduğunu belirtmektedir. Berger’e göre, fotoğraf makinesinin icadından önce, bunu yapabilecek hayal gücünden ve bellek yetisinden başka bir şey yoktu bu anlam da fotoğraf, “belgesel” olma özelliğiyle bir “bellek” aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fotoğraf bu anlamda değerli ve önemli bir ana işleve sahiptir. Fotoğraf yaşananları ve yaşanmışlıkları kayıt altına alır, dünü ve bugünü bize göstererek karşılaştırmamıza olanak sağlar. Yaşadığımız zamanın ve mekanların değişimi, yaşayan kuşakla birlikte yok olup giderken, fotoğraflar gelecek kuşakların bu değişimi olduğu gibi görmesine olanak verir. Fotoğrafa bakıp ondan yararlanacak olanlara, değişimin sonuçlarının “doğru- yanlış, iyi-kötü” gibi temel ölçütlerle ortaya çıkmasını sağlar. Böylelikle Neden-sonuç ilişkisinin kurulmasına, birey ve toplumların, kurumların toplumsal mekan ve yaşam alanlarında yapacakları kültürel ve çok boyutlu değerlendirmelerle, düşünüp tartışarak kültürel ve sosyal önlemler almasını ve çözüm üretilmesinin de yolunu açar.
Fotoğraf, çevre, insan ve toplumun; bilgi, birikim, içtenlik, ve “yaşam için” felsefesi ile özenle çekilip, değerlendirildiğinde bireysel ve toplumsal hayatımıza dokunur ve vazgeçilmez olur, tıpkı İlyas Göçmen’in fotoğrafları gibi.”
Salih Kalafatoğlu’nun “bütün fotoğraflar unuttuklarımızı hatırlamak için vardır.“ ya da İlyas Göçmen’in Kazlıçeşme fotoğrafları… isimli yazıdan alıntı.
Silent Distances, Mute Neighbourhoods
Ganges River